Kaynak, DHA
TOKİ Uygulama Şube Başkanı Yusuf Kızılgül, 13 Mart’ta Kahramanmaraş’ın Dulkadiroğlu Merkez Mahallesi’nde kalıcı konut inşaatına başlandığını duyurdu.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, 7 Mart’ta yaptığı açıklamada, 6 Şubat depremlerinin ardından Gaziantep, Adıyaman, Kilis, Hatay, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Malatya, Adana ve Osmaniye’de ihale sürecini tamamladıklarını söyledi. evin inşaatı başladı. Kurum, 13 Mart’ta yaptığı açıklamada, “72 bin 596 konut yapacağımız Kahramanmaraş’ta ilk kazıları gerçekleştirdik.”
Bakanlık, ihale sürecinin başlamasından bir gün önce 20 Şubat’ta yaptığı açıklamada, Emlak Konut, Yapım İşleri, Kentsel Dönüşüm, Mekânsal Planlama ve Milli Emlak Genel Müdürlüklerinin Toplu Konut koordinasyonunda koordineli bir şekilde çalıştığını söyledi. İdare (TOKİ).
Bu açıklamaların ardından türk bbc İhale süreci nasıl işliyor, hangi firmalar hangi bölgelerde inşaata başladı, bu arazilerin kadastro ve haritalamaları ne zaman tamamlandı, tamamlanan konutlarda kimler oturacak gibi sorulara cevap aradık.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve TOKİ konuyla ilgili sorularımıza yanıt vermedi.
Kaynak, DHA
İhale prosedürü nasıl işliyor?
Sismik bölgelerde yapılacak işler için sonuçlanan ihaleler, Kamu İhale Kurumu’nun “teklif arama” sayfasında yayımlanmaya başlandı.
türk bbcUluslararası Şeffaflık Örgütü’nü temsil eden Avukat Oya Özarslan, ‘e konuştu. Bu bir pazarlık sistemidir. Yani açık ihale sisteminin dışındadır. Bu nedenle ihale sayfasında süreci göremiyorsunuz. TOKİ bunları yapıyor ve onun sayfasında bile yok.”
Özarslan, 21/b maddesine göre doğal afet ve salgın hastalık gibi durumlarda ihaleyi hızlandırmak için kullanılan pazarlıklı ihale yönteminin çadır, su, gıda gibi acil olarak temin edilmesi gereken konularda fiilen uygulanması gerektiğini söylüyor. , bir doğal afet sırasında.
İhale sisteminde tüm firmaların bu ihalelerden haberdar olmadığını ve ihale süreci tamamlandıktan sonra belli kurumlara davet gönderildiğini ve isteklilerin açıklandığını belirten Özarslan, şöyle devam ediyor:
“Hayran oldukları kurumlar bunlar. Ayrıca ihaleleri takip eden uzmanlara göre açık usulle yapılırsa kamu yararına indirim yapılabileceğini ancak pazarlık usulüyle yapılan ihalelerde genellikle maliyetlerde artış olduğunu görüyoruz.
“Bu dar bir pasta ve hangi siyasi yönelimli grupların bu pastada nasıl bir rol oynadığını bilmiyoruz. Bildiğimiz kadarıyla 21 Şubat’ta başlayan süreç çok hızlı ilerliyor. 50’nin üzerinde ihale var ve toplam rakamın 350 ile 400 milyar arasında olduğu tahmin ediliyor. Bu harika bir sayı. Ama açık ihalede olmaması bu kadar büyük bir kaynağın nereye gittiği konusunda soru işaretleri uyandırıyor” dedi.
Kaynak, DHA
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, TOKİ Başkanlığı’nın Şanlıurfa’nın Birecik ve Eyyübiye ilçelerinde kalıcı konut inşaatlarına başladığını duyurdu.
Engelli şehir plancıları
Gayrimenkul Stratejik Platformu (GİSP) Başkanı aynı zamanda şehir plancısı olan Hakan Gümüş. türk bbciçin yapılan açıklamada.
“Planlama ciddi ve kapsamlı bir iştir. Yeni gelişme ve yerleşim alanlarının nerede olacağına karar vermek için öncelikle arazi etütlerinin yapılması gerekiyor. “Yer şekilleri olmadan önce” deseniz bile deprem tüm manzarayı değiştirdi.
“İkinci konu, sadece bina dikmek değil, şehri yeniden inşa etmek. Kalıcı konutlar yapıp bir an önce taşımak istiyoruz. Ama buluşma yerleri, sosyal alanlar, bu şehrin tarihi merkezleriyle olan ulaşım bağlantıları vs her şey. bunun sağlıklı bir şekilde planlanması gerekiyor” diyor.
türk bbcTMMOB Şehir Plancıları Derneği (ŞPO) Yönetim Kurulu Başkanı Gençay Serter ile yaptığı konuşmada, 24 Mart 2018 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne dikkat çekti. 24 Şubat 2023 tarihinde yayınlanan 126 sayılı ve çizelgelemenin devre dışı bırakılmasıyla sürecin hızlandırıldığını belirtiyor:
“Kararnamenin özü; bir yerde denetim yapılmışsa, varsa ve uygunsa doğrudan vaziyet planı üzerinden yapı ruhsatı verebilir”.
DPT olarak toprak uygunluğunun tek başına şehir kurmak için yeterli bir şart olarak görülmemesi gerektiğini düşündüklerini belirten Serter, “Toprak bunların sadece bir unsuru” diyor.
Kültür, turizm, tarım, milli savunma bakanlıkları ile DSİ gibi kamu kurumlarının planlama aşamasında söz sahibi olması gerektiğini söyleyen Serter, şöyle devam ediyor:
“Şu anda yaşanabilirlik analizi yapılıyor yani arazi açısından sağlam yerler aranıyor ama oranın örneğin sel açısından afet riski taşıyıp taşımadığına dair bir bilgi yok. Bu sadece Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından depremler açısından değerlendirildiği için eksik bir değerlendirmedir.
“Kentler ticaret, sanayi, konut alanları, eğitim alanları, alt ve üst yapılarıyla bir bütündür. Bütünsel olarak planlanmalıdır. Bu karmaşık ve uzun vadeli yapıyı çözmenin tek bir yolu var: şehircilik. Çok mantıksız bir yaklaşımla, mesleğimiz olan şehircilik disiplininin ülke tarihinde en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde dışlandık. Kurumlara danışma zorunluluğu yoktur. Planlar için askıya alma süreci yoktur. Sonuç olarak, bir afetten kaçarken başka bir afete karışma riski vardır. Aynı zamanda kaliteli ve konforlu kentsel yapılaşmaları kaçırma riski de var” dedi.
Transparency International temsilcisi Özarslan, Hatay Havalimanı örneğini kullanıyor ve bu sürecin aceleyle değil, dikkatli ilerlemesi gerektiğini söylüyor:
“Bu dersleri almalıydık. Sivil toplumun itirazlarına, açılan davalara ve bu davayı uzun süre sürdürmesine rağmen adeta inatla yeniden yapılan Hatay Havalimanı, depremde kullanılamaz hale geldi. Sivil toplumu hiç dahil etmeden, ancak kamuoyuna herhangi bir açıklama yapılmadan hızlı işleyen bir süreç görüyoruz” dedi.
Kaynak, Getty Resimleri
Adıyaman’da inşa edilen bir konteyner şehir
İnşaat nerede yapılacak?
Serter, KHK ile belirtiyor. 126 ayrıca mera ve ormanlık alanların yaşanabilir alan olarak kabul edildiğini ve ekliyor:
“Planlamada şöyle bir şey var, normalde otlak ve ormanlık alanları korumak isteriz. Sadece toprağa değer verdiğinizde üzerindeki otlakların sizin için pek bir değeri olmuyor. Ama bütün bir şehri yakın çevresi ile birlikte incelerseniz, belki herhangi bir inşaata ihtiyaç duymayacağımız çayır ve ormanlık alanlarda kentsel konfigürasyonlar oluşturabiliriz.
Yapım için belirlenen arazinin devlet mülkiyetinde olmaması gerektiği ve kamulaştırma gibi araçlara 24.02.2019 tarih ve 24444 sayılı KHK’da yer verildiği belirtildi. 126, Serter, dağlık bölgelerin arazi açısından daha güvenli olduğu düşüncesiyle hareket ettiğini söylüyor.
“’Dağlara yerleşmeyin’ demiyoruz. Tüm antik kentlerin aynı şekilde düzenlenmesi gerektiğini söylemiyoruz. Daha detaylı incelemelerde bu alanların “yaşamaya uygun olmayan alanlar” olduğu ortaya çıkarsa, oradaki sahiplerle konu tartışılmalı, kendilerine durum anlatılmalı ve başka yerlere gönderilmelidir. Antik kentlerde yaşanabilir yerler varsa onlar da değerlendirilebilir.”
Gümüş ise, “Şu anda Hazine’ye ait olan ve yamaçlarda yer alan nispeten sağlam zeminli arazilerde yerleşim için girişimlerde bulunuluyor. Ana plan üzerinde birkaç mimar grubu çalışıyor. Elbistan, Hatay ve Kahramanmaraş’ta bu çalışmalar devam ediyor” dedi.
İnşaatların başlaması için çok ciddi teknik çalışmaların yapıldığını belirten Gümüş, “Mevcut zemin etütlerine göre olabilecek en doğru lokasyonlarda kendimizi kurmaya çalışıyoruz. Şehre uzaklığı, yeşilliklerle olan bağlantısı gibi modern tasarım kriterlerine dikkat edilmiştir. Sadece aceleyle ilgili bir sorun görüyorum. Ancak çok hızlı bir şekilde konteyner şehirlere taşınması gerekiyordu. Sonrasında, planlama süreci daha sindirilebilir olmalıydı” diye ekliyor.
İnşaata başlamak ne demek, GYODER ve büyük firmalar bu sürecin neresinde?
Gayrimenkul Yatırımcıları Derneği (GYODER) Başkanı Mehmet Kalyoncu, deprem bölgesinde yeni kent merkezlerinin ‘nazım plan tasarımı’ konusunda ‘gönüllü’ olarak çalışmaya başladığını açıkladı. Kalyoncu, master plan çalışmaları bütçesinin GYODER tarafından karşılanacağını belirtti.
GYODER’in 7 Mart tarihli basın açıklamasında, “GYODER olarak deprem bölgesinde yeniden yapılacak ve canlandırılacak yeni kent merkezlerinin ‘kentsel stratejisi, imar planı ve mimari tasarımları’ için tamamen gönüllü olarak doğayla uyum içinde çalışarak, tasarımı, en uygun tekniğe dayalı ve şirketimizin çıkarlarını ön planda tutan bir bakış açısıyla teklif vererek mümkün olduğunca katkıda bulunmaya çalışıyoruz.
Açıklamada, “GYODER olarak tasarım süreci dışında herhangi bir sürece dahil olmadığımızı kamuoyuna bildirmek isteriz.”
“İnşaatın başlaması, mimari projelerin başlaması demektir” diyen Gümüş, süreci şöyle anlatıyor:
“Mart sonu Nisan başı master planların açıklanıp işe başlanması söz konusu. GYODER süreci koordine eder. Bölgeye yabancı mimarlar da getirildi.
“Daha sonra bazı bölgeler GYODER üyesi büyük inşaat firmaları arasında paylaştırıldı. Paylaşmak konusunda beni yanlış anlamayın, önemli olan büyük bir kar beklentisiyle çok para kazanmak değildir. Bunun yerine, birçoğu bunu bağış olarak yapıyor. Diğerleri bunu maliyet artı düşük bir kârla yapacak. GYODER üyesi büyük inşaat firmalarının sorumluluk üstlendiğini söylemek daha doğru olur.
“Bakanlık kontrolünde ihale yapılacak ve bakanlık ile anlaşma yapacaklar.”
Son olarak Gümüş, bu imar planlarının mimarlık firmalarından istendiğini ancak normalde şehircilik çalışmaları olduğunu söylüyor:
“Çünkü mimari ve şehircilik ölçek olarak çok farklı. Master planlar plancılar tarafından yapılmalıydı” dedi.
Yoruma kapalı.